Nisan 25, 2009

Amele Pazarı



İşten her gün eve dönerken geçtiğim bir köşe var, tam o saatte; kiloları, mantoları ve başörtüleriyle mesleği hanesine yıllardır 'ev hanımı' yazdıkları her halinden belli olan teyzeler bekleşeduruyor oluyorlar. Bu kalabalık da her geçen gün artıyor. İçlerinden süslü olan bir iki tanesini görünce evimin yakınlarındaki televizyon kanallarından birinin sabah şekerleri, (akşam akşam ne şekeriyse :P ) kuşum aydınla çılgın atmak, esra ceyhanla çemkirişme programlarından biri için beklediklerini düşündüm önce. Minibüsün kapısına, kapının yarısını kapatacak şekilde dikilerek "sen gel, sen gel" diye seçen amcaya da denk gelince bir gün, 'ne çetrefilli katılma prosedürü varmış bu işin, kuşum aydınla her canı isteyen göbek atamıyor demek ki..." şeklinde düşünmüştüm. Lakin işin aslının öyle olmadığını çok geçmeden öğrendim. Bu tombul, herbiri en az üç çocuk sahibi teyzeler meğer, tekstil firmalarının günlük çalıştırdığı işler için bekleşiyorlarmış. Paketleme, istif gibi işi olduğu zaman işçi lazım olan firmaların da işine geliyordur demek ki, ne SSK yatırıyorsun, ne vergi... Teyzemler de artık kocaları işsiz kaldığı için mi, yoksa çoluk çocuk büyüdü biraz da para kazanayım diye düşündüğü için mi bu işlerin peşinde koşuyor bilemeyeceğim.

Bir gün dalacağım aralarına, soracağım herbirine: "kriz teğet mi geti yoksa kiriş mi?" diye.

Nisan 23, 2009

Kırmızı Pazartesi


"Çakmış mı çakmış" sığlığına hiç yanaşmadan sahnesi bu kadar güzel, dekoru ve onu kullanışları bu kadar iyi oyun izlemedim ben diyeyim. Tren kaçmadan Marquez'in romanından uyarlanan bu oyunu kaçırmayın. Mümkünse Kağıthane Sadabad sahnesinde izlemeyin, ihtişamına aldanmayın akustiği çok kötü salonun.



PS:Beni tanıyan arkadaşlara soruyorum, şu şapkalı karaktere benziyor muyum ben hiç Allasen, adım Bayardo kalacak bu gidişle. :P