Bir matematikçi sanmaz fakat bilir,
inandırmaya çalışmaz çünkü ispat eder.
Güveninizi beklemez.
Belki dikkat etmenizi ister.
inandırmaya çalışmaz çünkü ispat eder.
Güveninizi beklemez.
Belki dikkat etmenizi ister.
Olimpiyat namına tek özelliği yılda bir kez bir grubu Gaziantep'e göndermekten ve her branş için özel bir odaya sahip olmaktan ibaret olan ortaokulum 2000 senesinde bir atılım yaparak ben ve bir arkadaşımı Özel Kılıçarslan Lisesi 3. Ulusal Matematik Olimpiyatları'na gönderme kararı aldı. Ne kadar gereksiz de olsa, macera olacağı için sevindiğim bu yolculuk konforsuzluğuyla nam salmış Ford Transitle gerçekleşmiş olsa da Kayserililerin pastırmalarla süsledikleri misapirverlerliklerini sunuşları sayesinde iyi başladı diyebilirim. Gece geç saatlerde ulaştığımızdan direk bize ayrılan odada uyuduk, ertesi gün sabah yine pastırmalı kahvaltımızdan ve aynı masada oturduğumuz, üniversitede tekrar kaşılacağımız sınavda da birinci olacak arkadaşla muhabbet ettikten sonra bilgisayar labaratuvarından bozma bir sınıfta, arkamda oturan ve daha sonra lisede iki yıl aynı sınıfta okuyacağım hastalığı nedeniyle snif snif burun çekişiyle tüm sınıfta konsantrasyon bırakmayan müstakbel arkadaşımın sabotajlarına rağmen ilk defa rastlaştığım fantastik işaretlerle bezeli sınavı iyi kötü bitirdim. Sonrasında okulun bahçesinde toplanıp kortej eşleğinde Kayseri'yi turladık ve şimdi adını hatırlayamadığım Selçuklulardan kalma tarihi bir yapıyı (hastahaneydi sanırım) gezdikten sonra otobüslerle Erciyes'e çıktık. Üşüme hissimi kaybetmeme denk gelen o gün, dayanıklılığıyla göz dolduran (8 sene sonrasında annem hala temizlik yaparken kullanıyor, geçen de yurtta bir elemanın üzerinde gördüm) sınav orginazatörleri tarafından dağıtılan gri tişört ile Erciyes'i fethettim, eğer tipi başlamamış olsa teleferikle yukarıya çıkıp kardan adam bile yapardım ya... Bitmesini sabırsızlıkla beklediğim geziden ve akabindeki akşam yemeğinden sonra organizasyonun en bomba bölümü başladı: Emral konseri! Emral'ı hatırlamayanlarınız olabilir; şarkıcı (küçük) Emrah'a benzerliği ve dönemin hit şarkısı "Büyüklük sende kalsın eşeklik bende" ile gönüllerde taht kurmuş, medyadaki son yer alışı (Emrah'a kaybettiği tazminat davası) ile ortalardan kaybolan büyük şarkıcı! Hayatımın en eğlenceli konserlerinden biri olmaya aday bu konserde Emral bey organizatör vakıfın mütevelli heyeti başkanı tarafından "Emrah'a organizasyonumuza katıldığı için çok teşekkür ediyoruz, avrupa turnesini erteleyip burada bulunduğu için müteşşekiriz" şeklinde sunuluşu, organizatörlerin de hain bir komploya denk geldiği hissi uyandırdıysa da Emral'ın bombaları burada bitmeyecekti. Palybackindeki aksaklıklarla şarkı sözlerini karıştırışına hiç girmeden en bomba bölümünü anlatayım kısaca; Emral arkadaşımız, şehitlere yazdığı ultra mega süpersonik şarkısının sırası geldiğini düşündüğünden sahnenin kenarına oturarak elinden geldiğince(!) duygusal bir modda şehitlerden, üzerinden daha bir yıl bile geçmemiş olan depremden(17 ağustos 1999), bahsedip sahnedeki yerini aldığında hoparlörlerden zat-ı şahanelerinin başyapıtı "Büyüklük sende, eşeklik bende"nin yükselişiyle yaşadığı şaşkınlığa rağmen şarkıya devam edişi, kimsenin duruma aldırış etmeyişi, orda karşılaştığım teyzem başta olmak üzere herkesin oldukça eğlenişi... Starımızın repertuarının darlığı nedeniyle çabuk biten konserin sonrasında abartılı bir hava fişek gösterisi ve dönemin popüler Shakira şarkısı (Whenever Wherever) eşliğinde ödül töreni yapıldı, dört ay sonra sahneye çıkanların beşiyle aynı olimpiyat grubunda yer alacağım ve ikinci çıkartmamız olan Doğu Akdeniz Matematik Olimpiyatları'na beraber katılacağımızdan habersizdim tabiki.
Bir sene sonra yine bir transitle bu kez doğu Akdeniz Üniversitesi'nin sınavı için Antalya'ya gittik, hiç yemek molası vermediğimiz halde 7 saatten fazla süren yolcuğumuzda Emral'ın bile taklit edemeyeceği kadar iyi bir sesle içimizden bir arkadaşımızın "Hocam, çok acıktık" repliği açlığımızı untturdu bize gidene kadar. Ters bir saatte ulaştığımızdan açık bulduğumuz ilk lokantaya girip mantı siparişi verdik, yemekler gelene kadar çok roka yedik ki, o günden sonra bu nebatatla ilişiğimi kesmeye karar verdim. Antalya'da ise ilerde tanışacaklarımın aksine bu sefer önceden tanıdığım pek çok insanla karşılaştım. Yukarda anlattığım sınavdaki ve o senenin aralığındaki Tübitak olimpiyat madalyalarını süpüren ekibimiz sanatını tekrar icra etti. Konyaaltı'nda geveze komilerle dolu lokantada yemek yiyip, sahilde top oynayıp, suyunun içilip içilmediğini hala merak ettiğim camideki fantastik diyaloglardan sonra dönüş yolunda 'içki satmayan' marketçiden aldığımız malzemelerle "manyak steril sandviçler"imizi yiye yiye Ankara'ya döndük. İkinci başarısızlığımdan bir ay kadar sonraki Tübitak ilk aşama (Mayıs) sınavında da başarısız olduktan kariyerimi sonlandırma kararı aldım.
Gazete kupürü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder